27 Haziran 2013 Perşembe

Koreli Görme !



Bugün yaşadıklarımı anlatacağım. Anlatacağım ki ne anlatacağım, neler olmadı ki bugün ! Bugün ki kadar birbirini eşitleyen bir gün görmedim ben. Ne eksik var ne fazla hem iyi hem kötü şeyler var. Sabahları her şeyin güzel olacağı umuduyla uyanan biriyim. Şaka yapıyorum tabi ki de henüz o kadar Polyanna-vari olamadım ama Polyanna gibi olanlar varsa tebrik ediyorum onları, gerçekten! Sürekli olumlu, pozitif ve dünyaya pembe çerçeveli gözlüklerden bakmak zor. Ben sabahları Annemin odamın kapısını açıp hafif uykulu bir ses tonuyla "Seliiin, hadi kızım uyan. Sabah oldu. Okula geç kalcan bak."  demesiyle o mutlu olduğum rüyalarımdan ayrılıp hafta sonu gelse de hiç uyanmasam diyerek sıcacık yatağından ve biricik yastığına veda ederek uyananlardanım. Ruh halim o gün ki saç stilime göre değişir. Eğer saçlarımı özene bezene yaptıysam o gün iyiyimdir ama bir at kuyruğu,topuz falan yaptıysam ve oradan buradan çıkmış isyankar saçlarımı tel tokayla kafamda bir yerlere sıkıştırmış isem o gün bana bulaşmayın derim. 






Uykulu,sinirli,konuşacak mod da olmayan ve karamsar olduğum bir gündür. Ohoo konu uçtu. Toparlamak gerekirse bugün iyimser olarak başladığım günlerimden biriydi. Ta ki geometri sınavının sonuçları okunana kadar. Sınava çalıştığım halde kötü bir not aldım ve moralim çok bozuldu dolayısıyla. Tek düşündüğüm şey bir kutu dondurma ve "How i met your mother" dizisini izlemek oldu. Eve gidip bunalıma girecek ve dünya ile tüm bağlarımı kesecektim. Sadece dondurmam ve ben olacaktık. Okuldan çıktığım gibi hızlı hızlı evime gittim.




Dondurma lazımdı bana! Şöyle kakaolu,vanilyalı belki çilek falan. Daha sonra kendime "Selin bak 1-2 saat sonra dershaneye gideceksin. Şimdi bunalıma girme. Cuma günü gir bunalıma hem o gün işinde yok boşsun. Senin biraz hırslanman lazım. Aa a bu ne böyle? Sen iyice saldın kendini kızım. Şimdi otur ve bir sonra ki sınavlara çalış. Onlardan yüksek almalısın. Aja Aja Fighting!" diye şizofrenvari bir konuşma yaptım. Sonuç ne oldu? Gittim mercimek köftesi yaptım. Evet doğru duydunuz,mercimek köftesi yaptım. Yaptıklarımın yarısını da yedim canlarım,size kalmadı. Mercimek köftemi yapıp yedikten sonra açtım soru bankasını dershane saatime kadar çözeceğim. İnsan çekik sevdalısı olmasın arkadaş! Biricik arkadaşım bana mesaj attı. Etrafta bir sürü çekiğin olduğunu ve benim hemen gelmem gerektiğini söyledi. Tabi ben kendime söylediklerimin etkisindeyim ve hala kendime söyleyip duruyorum. Diyorum ki; "Selin ne yapacaksın çekiği? Otur testini çöz. Hem gitsen ne olacak ki uzaktan bakıp bakıp duracaksın. Sonra onlar kalkıp gidecek göt gibi kalacaksın ortada." Tabi ben kendi kendimle konuşurken arkadaşım bana hala mesaj atıyor. Dayanamıyorum artık tamam geleceğim diyorum. İşte hazırlanıyorum çıkıyorum evden ama böyle amaan gitsem ne olacak gitmesem ne olacak havasındayım. Gidiyorum bir bakıyorum bizimkiler geçmiş çekik grubunun karşısına onları süzüyor. Bende onları süzmeye başladım. Eşyalarına falan bakıyorum. Nereli olduklarına dair ipucu arıyorum. 


Arkadaşım da bir yandan hadi selin git konuş falan diyor. Gaza geliyorum. Kaybedeceğim ne var ki diye düşünüyorum. Yanlarına yaklaşıyoruz arkadaşımla. İlk söz benden çıkıyor. Çekingen bir tavırla "merhaba" diyorum. Onlarda bana gülümseyerek ve hafif bağırarak "merhabaaa! İyi misiniz?" diye soruyorlar. Ben şaşkınım tabi aha Türkçe konuşuyorlar oha falan diyorum içimden. Hiç durur muyum? Ben iyiyim siz nasılsınız diyorum. İyiyiz diyorlar. Nereden geliyorsunuz diyorum Güney Kore diyorlar işte o an dünya benim oluyor. Bilmeyenler için söylüyorum. Ben Güney Kore hayranıyım,çok seviyorum. Hemen söylüyorum bunu onlara tabi sonra Kore ile ilgili bildiğim her şeyi sıralamaya başlıyorum onlara. Yemeklerini, dizilerini, ünlülerini, bazı Korece kelimeleri falan. Şaşırıyorlar onlarda benim gibi. Birbirimize aşık oluyoruz falan,şaka şaka.  
Vakitleri olup olmadığını soruyoruz. Var diyorlar oturuyoruz kola,cips falan alıyoruz. Sohbet ediyoruz. Türkiye'ye neden geldiklerini soruyoruz. Kurs için geldiklerini söylüyorlar. Türkçe öğreniyorlarmış. Bir Koreli için Türkçeyi gayet iyi konuşuyorlardı. Arada anlamakta zorlansakta anlaşıyorduk. Türkiye'ye geleli 1 ay olmuş daha 1 yıl burada olacaklarmış. Ben bunu duyunca çok sevindim tabi. Hemen telefon numaralarını aldım. Türk yemekleri yemeleri için evime falan davet ettim. Çok sevimlilerdi. Kabul ettiler bir gün gelecekler Türk mutfağını tanıtacağız onlara. 1 erkek 3 kızdı. Kendilerine Türkçe isimler bile bulmuşlardı. İsimlerinin hikayeleri bile vardı. Feride dünya siyaseti okuyormuş. Orada biri Reşat Nuri Güntekin'in Çalıkuşu adlı kitabını okuyormuş. Bizim Koreli kızımıza kitaptaki baş karakter Feride ismini söylemiş. Bizimkide pek beğenmiş Feride ismini kabullenmiş hemen. İncimiz var birde. Onun Korece ismi In-ci imiş sanırım Yani yazılışını bilmediğim için okunuşu ile yazıyorum. In-ci, Türkçedeki inci kelimesiyle Korece ismi benziyor diye o da İnci ismini almış. Metinimiz de var. Ona ismini evin sahibi koymuş. Zeynepimizde var ama onun isminin hikayesini bilmiyoruz. 


Feride'm ile zafer işaretini de yaparız.







Şekilden şekle girer güzel pozlarda veririz =)


Arkadan pörtleyen kişi arkadaşım ve o bir insan korkmayın. Kıskanıyor Feride ile beni ;)




Yine garip hareketler yapmışım, herkes ne güzel hareketler yapıyor ben ne yapıyorum :D


Bana Korece şarkı söylediler hatta dans bile ettiler,haha siz çatlayın! Daha size özel Korece şarkı söyleyen bile yok,ezikleeeeer . Oh havamı da attım benden güzeli yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder